5 Ağustos 2007 Pazar

Avatarlar - Bayanlar İçin

İşte avatarlarımız ..

Sıcak havalarda anne adaylarına tavsiyeler!

Sıcak yaz günleri geldi çattı. Sıcak havalar ise özellikle hamileliğinin ileri dönemlerinde bulunan anne adaylarının işini zorlaştıran bir etmen.

Ancak alacağınız önlemlerle ve bazı konulara dikkat ederek sıcak yaz günlerini daha rahat geçirmeniz mümkün.

Yazı daha rahat geçirmek için neler yapabilirsiniz?

Fatura ödemek, alışveriş vb. gibi dışarıda olmanızı gerektiren işleri ve yürüyüşlerinizi öğleden sonra ya da akşam yapın.

Hava sıcaklığının 30 dereceyi aşması durumunda gölgede veya iç mekanlarda kalın. Hava raporlarını dinleyerek günlük faaliyetlerinizi hava durumuna göre ayarlayın.

Güneş ışığını yansıtan açık renkli giysileri tercih edin. Koyu renkler ısıyı daha fazla hissetmenize neden olur.

Pamuk, keten gibi nemin çabuk buharlaşmasını sağlayan ve cildinizin nefes almasına olanak veren doğal kumaşları tercih edin.

Bol bol sıvı alın. Özellikle hamilelik sırasında sıvı kaybına karşı önlem alınması çok önemlidir.

Baş dönmesi veya halsizlik hissi oluşursa güneşli ortamdan uzaklaşın. 10.00-16.00 saatleri arasında güneşe maruz kalmamaya gayret edin.

Açık havada her zaman gölgede oturun.

Güneş yanıklarını önlemek amacıyla dışarı çıkmadan 20 dakika önce güneş koruyucu krem sürün. Hormonlardan dolayı hamilelikte ciltte yanık ve lekelenme oluşma olasılığı daha yüksektir.

Serinlemek amacıyla sık sık duş alın.

Sıcaktan rahatsız olduğunuzda serinlemek amacıyla kullanmak üzere yanınızda şişe suyu taşıyın.

Şişkinlik oluşmasını önlemek ve dolaşımı iyileştirmek için sık sık ayaklarınızı yüksek bir yere uzatarak dinlenin.

Su toplamasından kaynaklanan şişkinlikleri önlemek amacıyla tuz alımınızı kısıtlayın.

Fırsat buldukça kısa süreli de olsa uyuyun.

Kendinizi çok yorgun hissediyorsanız, ev işleri, yemek veya dışarı işleri konusunda yardım isteyin. Hamileliğiniz ilerledikçe sıcak havalarda her zamanki rutininizi devam ettirmeniz zorlaşacaktır. Aileniz, arkadaşlarınız ya da komşularınızdan yardım isteyin ya da bu dönemde ev işlerinde yardımcı olması için birini tutun.

www.aile.org

Doğum Korkularına Son!

Hiç bitmeyecek gibi gelse de anne adayları için dokuz aylık dönem göz açıp kapatıncaya kadar geçer. Bu süre içersinde birçok kadın doğum anını büyük bir sabırsızlıkla ve korku içinde bekler. Birçok anne adayı, acaba doğum sırasında bir sorun çıkar mı, hangi yöntemi seçsem daha iyi olur, sancılarla başa çıkabilecek miyim diye endişelenir. Peki bu korkuyla nasıl başa çıkılır? İlk adım bilgilenmektir! Uzmanların doğum korkularına ilişkin söylediklerine kulak verirseniz korkularınızı kolaylıkla yenebilirsiniz. Böylece çocuğunuzun dünyaya geldiği anı kabus olarak değil de dünyanın en güzel dakikaları olarak hatırlarsınız.

Arabada doğum

Doğumun ne zaman başlayacağından emin değilsiniz ve hastaneye vaktinde gidemeyeceğinizden korkuyorsunuz… Ya bebek daha fazla beklemek istemezse ve siz daha arabadayken doğum yaparsanız?

Böyle korkular genellikle bilgi eksiliğinden kaynaklanır. Doğum belirtileri sizin anlayacağınız şekilde gelişeceğinden telaş etmenize gerek yoktur. Ayrıca bu belirtiler kaçıncı bebeğinizi beklediğinize göre de değişliklik gösterir. Normal bir doğumun birkaç saat sürdüğü ve doğumun yaklaştığını artan sancıların haber verdiği göz önünde bulundurulursa özellikle ilk çocukta, arabada doğum yapma ihtimaliniz oldukça düşüktür. İlk defa doğum yapacak olan anne adayının ilk kasılması ile tam genişleme arasında birkaç saat geçebilir. Bilindiği gibi ilk çocukta rahim ağzı her saat başı 1 cm aralanır. Bu da doğum sancılarının başlağı anla doğum arasında belirli bir sürenin bulunduğunu göstermektedir. Bu size zaman kazandırır. Sancılar düzenli aralıklarla her 10 dakikada bir gelmeye başlamışsa ve 40 saniye sürüyorsa hastaneye gitmeniz gerekir. Ancak sancılar başladığında paniğe kapılmanıza hiç gerek yok. Sakin kalarak hastanenin yolunu tutmanızda fayda var. Ancak ikinci bebeğinizi bekliyorsanız genişleme daha hızlı olacağından hemen hastaneye gitmelisiniz.

Bu arada doğum yapacağınız hastanenin evinize olan uzaklığını, kullanacağınız yolu ve gideceğiniz zamana bağlı olarak trafiği de göz ardı etmemeniz de fayda var.

Ağrısız doğum (Epidural anestezi )

Doğum ağrısını kontrol altına almanın en etkili yolu olan epidural anesteziyi iğneden korktukları için ya da riskli olduğu düşüncesiyle pek çok anne adayı kabul etmek istemez. Ancak bilinenin aksine genel anesteziye göre komplikasyon riski daha azdır ve doğumun daha rahat geçmesini sağlar.

Tamamen bilgi eksikliğinden kaynaklanan bu korkulara doktorunuzdan anestezi ve oluşabilecek riskleri hakkında bilgi alarak son verebilirsiniz. Emin olun ki bilgilendirici bir konuşma tüm endişelerinizi ortadan kaldıracaktır.

Epidural anestezi vücudun belirli bir bölgesindeki ağrıyı durduran bölgesel anestezi türlerinden biridir. Mutlaka tecrübeli anestezi uzmanı tarafından uygulanmalıdır. Omuriliği çevreleyen ve dura adı verilen zarın etrafına lokal anestezik madde verilerek ağrının beyine ulaşması engellenir. Amaç sadece ağrıyı gidermek olduğu için anne adayı ağrı duymadığı halde dokunmaları hissedebilir ve bacaklarını oynatabilir.

Vajinal doğumda rahim kasılmaları düzenli hale geldikten sonra ya da rahim açıklığı 4 cm ulaştığında epidural anestezi yapılabilir. Gerekli doz verildikten 15-20 dakika sonra anne adayı kasılmaları hissetmesine rağmen ağrı duymamaya başlar.

Epidural anestezi sayesinde doğum ağrıları yok edilebilir ancak doğum süresince duyulan hisleri yok etmek mümkün değildir. Epidural anestezi uygulanan anne adayında bilinç kaybı sözkonusu olmadığı için doğum süresince uyanık kalmak ve doğuma aktif olarak katılmak mümkündür. Annenin bilinci açıktır. Böylece normal bir doğum yapar gibi bebeğin geldiğini görebilir ve doğumu baştan sona yaşayabilir. Epidural anestezi ağrısız doğum yapabilme imkanı sağlamakla birlikte, anne adayına doğum sonrasında çocuğu ile ilgilenme ve ona alışma olanağı da tanır. Çünkü epidural anestezisi ile yapılan doğum anneyi normal doğum kadar yormaz.

Hayalkırıklığı yaşamak..

Genellikle doğum sonrasında, yeni doğmuş bebeğiniz kucağınıza verildiğinde bir anlık hayalkırıklığı yaşayabilirsiniz. Bebeğiniz hiç de hayal ettiği gibi görünmüyordur. Ancak bu konuda endişe etmeniz çok yersiz. Yeni dünyaya gelen bir bebeğin cildi solgun ve buruşuk, kafası biraz şekilsiz ve yüzünde morluklar olabilir çünkü bebek ana rahminden henüz çıkmıştır. Bu durum en fazla birkaç gün sonra ortadan kalkacaktır. Bebeğinizle aranızdaki bağ her geçen gün güçlenecektir.

Bir başka durum ise bebeğin cinsiyeti konusunda hayalkırıklığı yaşama ihtimalinizdir. Bu nedenle uzmanlar, hamileliğin 4. veya 5. ayında ultrason muayenesinden geçerek bebeğin cinsiyetini öğrenmenizi öneriyorlar. Bu sayede doğum sonrasında hayalkırıklıği yaşanması önlenebilinir.

Sancılar ve ağrılar

O kuvvetli sancılara dayanabileceğinizi düşünemiyor ve kontrolünüzü kaybedeceğinizi mi sanıyorsunuz? Birçok kadın doğum sancısından korkar ve buna dayanamayacığını düşünür. Bu biraz da yaşadığımız toplum tarafından abartıldığı için anne adaylarının gözü daha da korkar. Doğumun sancılı ve ağrılı bir şekilde gerçekleştiği abartılarak anlatılır. Ancak günümüzde gelişen teknoloji sayesinde doğum sırasında özel yöntemler kullanılarak sancılar azaltılabilmektedir.

Bu doğum sancıları yüzünden duydukları korku nedeniyle birçok kadın son zamanlarda ağrısız doğum veya sezeryanla doğuma yönelmektedir. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, her kadının vücut yapısı ağrısız doğumu kaldıramaz. Örneğin ateş, atardamarlarda problem vs. ağrısız doğum için sakıncalıdır. Ancak sancıları yok etmek için akupunktur veya krampları yok eden ilaçları kullanmak gibi, ağrısız doğum haricinde de yöntemler bulunmaktadır.

www.kadinsaglik.net

Bebeğinizin Cinsiyetini Belirleyebilir Misiniz?

Çünkü,bebekler kadınların yumurtalarının erkeğin spermi ile birleşip yani döllenip , döllenmiş yumurta olarak kadının rahmine yerleşmesi ile oluşurlar.

Bebeğin cinsiyetini belirlenmesi bu döllenme sırasındaki spermin karakterine göre oluşur.

Spermlerde iki farklı karakter vardır.

Bunlar ;

X karakteri ( dişi bebek oluşturan sperm) ve

Y karakteri (erkek bebek oluşturan sperm) dir.

Kadında ise yumurtada sadece ve daima X karakteri vardır.

Doğada erkek karakteri XY'dir ,

kadın karakteri ise XX'dir.

Erkek bebek XY 'den oluşur yani ;

babadan giden sperm Y ise annedeki yumurta daimi X karakterli olduğu için bebek anneden X'si babadan Y'yi alarak XY olur.

Kız bebek XX'den oluşur yani ;

babadan giden sperm X ise annedeki yumurta daimi X karakterli olduğu için bebek anneden X'si babadan X'si alarak XX olur.

Yani ; bebeğin cinsiyetini babanın verdiği spermin cinsi oluşturur.

Kadının bu konudan hiçbir katkısı yoktur.

Bebeğin cinsiyetini daima baba belirler.

Şimdi düşünün ; erkek çocuk doğuramadı diye yıllardır eziyet edilen kadınların çektiklerini ve hallerini Cahilli,Bilimsizlik,Eğitimsizlik işte bu tip acı sonuçlar doğurur.

Bir bebeğin cinsiyetinin ne olacağını belirleyen spermin seçimideki tek faktör doğadır.

Bebeğin cinsiyetinin kız veya erkek olma sansı %50 - 50 'dir.

Hangi spermin yumurtayı dölleyeceğini binlerce farklı etken belirler ve bunlar her zaman koşullara göre çok çok farklılıklar göstermektedirler.

Erkek boşaldığında yaklaşık 200 milyon sperm bırakır.Bu spermlerin içinden enerjisi en fazla olan en haraketlisi yapısı en düzgün olan en güçlüsü ve de o andaki koşullara en uygun olanı diğer spermlerden önce yumurtaya ulaşır ve yumurtayı delerek içine girip onu döller.Bu yüzden bu olasılıklara müdahele etmek onları değiştirmek sansımız yoktur , tabiki şu anki bilgi ve teknolojimizle...

Nedir o zaman bu bebeğin cinsiyetini belirlediği iddia edilen saçmalıklar veya komiklikler ????? ;

En komiği herhalde Çin takvimi diye ortalıklarda gezinen şu gün şu saatte ilişkiye girerseniz bebeğiniz şu , şu gün şu saatte ilişkiye girerseniz bebeğiniz şu cinsiyet olur diyen bir zamanlar tahminimce eğlence olsun diye yapılan yazılan ama bilime inanmayan insanların doğayı zorlayarak hayal aleminde yaşamalarına sebep olan daha sonrada büyük hayal kırıklığı yaşamalarına sebep olan takvimdir.

Bunu eğlence olsun veya cinsel hayatımıza neşe getirsin diye kullanabilirsiniz ama bilimsel amaçla veya bir bebeğin cinsiyetini belirlemek amacıyla değil. Söylenenlerin hepsi gerçek dışıdır hiçbir bilimsel değeri yoktur.

İkinci olarak komik olanı ise ; kadının ve erkeğin çeşitli beslenme rejimlerini deneyerek bebeğin cinsiyetini önceden belirleme çalışmalarına girmeleridir , yok şu kadar süre ekşi yerseniz bebeğiniz şu cinsiyet, yok şu kadar süre tatlı yerseniz bebeğiniz şu cinsiyet olur diye tatlı komasına giren veyahut ekşi yemiş olmak için günlerce pastırma turşu yiyip perişan olan insanlar mevcuttur.Bu fikirde zannedersem ki yapılan bir bilimsel çalışmanın içinde geçen bir bulgunun asparagas haber olarak medya tarafından bütün yazı anlaşılmadan tek cümlenin yazılmış olması ile olabilir.

Bilimsel çalışmada basitçe geçen :

" X karakterli spermler yani dişi bebek oluşturacak spermler , Y karakterli spermler yani erkek bebek oluşturacak spermler asit veya bazlı ortamlarda farklı haraketlilik gösteriyorlar".

O zaman bunu gazeteci gözüyle alırsak asit ortam ne zaman oluşur tuzlu ve ekşi yiyince , böyle yiyin ki bebeğiniz şu cinsiyet olsun .Hangi ortamın hangi cinsiyet taşıyan sperme nasıl etki ettiğini özellikle yazmadım biliyorum ki bunu yazsaydım bunu okuyan aklıselim bazı vatandaşlarımız bilimin inadına tuzlu ekşili yemeğe başlayıp daha sonra susuzluktan yanarken "ah yaktın bizi" demesinler diye.

Çok çok özel laboratuar şartları altında tüp bebeğin çok ileri bir tekniği olan mikro-enjeksiyon dediğimiz yöntem uygulanırken sperm seçimi yapılabilmektedir ama bu kanunen ve ahlaken etik olarakta) yasaktır , yapılmamaktadır. Bilindiği kadarıyla özel izinler altında genetik bazı hastalıkları taşıyan çiftlerin hasta çocukları olmasın diye yapılan uygulamalar çalışma aşamasındadır.

Sonuç olarak ; bebeğinizin cinsiyetinin ne olacağı hakkında şimdilik herhangi birşey yapabilme gücüne yetkisine sahip değilsiniz. Bebeğin cinsiyetinin kız mı? erkek mi? olacağı tamamen Allah'ın seçimidir , söylentilere kulak asmayınız hayal aleminde yaşamayıp normal bir hamilelik yaşamanızı ve sağlıklı bir bebeğe sahip olmanızı dileriz.

www.mutluinsan.com

Umutlar Yeşeriyor; Düşükten Sonra Gebelik...


Bir düşük yaşadıktan sonra yeniden hamile kalmaya karar vermek zor olabilir. Yine de, bebeği kaybetmenin üzüntüsü biraz hafifledikten sonra yeniden hamile kalmak istemeniz de son derece doğal. Ancak yeniden hamile kalmadan önce fiziksel ve duygusal olarak hazır olana kadar beklemeniz gerekir.

Ne zaman yeniden hamile kalabilirsiniz?

Düşükten sonra mutlaka beklenmesi gereken, herkes için geçerli kesin bir süre bulunmamakla birlikte, doktorların çoğu sağlıklı bir hamilelik şansını artırmak için en az birkaç ay beklenmesini öneriyorlar. Kadın yeniden hamile kaldığında bedeni bu hamileliği destekleyecek durumda olmazsa, yeniden düşük oluşma riski artar.Rahmin iyileşmesi ve rahim içi çeperinin yeniden güçlü ve sağlıklı bir hale gelmesi zaman alır. Tıbben, düşüğün nedenini belirlemeye yönelik test ve tedaviler yapılmadıysa, iki ya da üç kez normal adet periyodu geçirildikten sonra hamile kalınması güvenlidir. Buna karşın yaşadığınız kayıptan dolayı duygusal sorunlar yaşıyor veya depresyon geçiriyorsanız, hamilelikte kendinize ve bebeğinize gereken özeni gösterebilmek için, duygusal anlamda hazır olmayı beklemeniz gerekebilir.

Yeniden düşük oluşma riski nedir?

Düşük yaşayan çiftlerin çoğu bunun yeniden başlarına gelmesinden endişe ederler. Buna karşın, araştırmalar daha önce bir kez düşük yapan kadınların %85’inin ve birkaç kez düşük yapan kadınların %75’inin bir sonraki hamileliğini sağlıklı bir şekilde geçirdiğini ortaya koyuyor.

Bununla birlikte, daha önce düşük yaşamış olmanız, 35 yaşın üzerinde olmanız, hamileliğinizi etkileyecek bir hastalığınızın olması (diyabet gibi) ve fertilite sorunlarınızın olması halinde hamile kalmadan önce mutlaka doktorunuza danışarak, onun yönlendirmesi doğrultusunda hareket etmelisiniz.

Yeniden hamile kalmaya nasıl karar verebilirsiniz?

Yeniden deneyip denememe kararı sadece çift olarak tamamen size aittir. Elbette, yeni bir hamilelik, kaybettiğiniz hamileliğin yerini tutmaz ancak yeniden dikkatinizi yoğunlaştırmanızı sağlayarak size yardımcı olabilir. Buna karşın yaşadığınız düşükle ilgili tıbbi komplikasyonlar söz konusuysa, yeniden hamile kalmak için çaba göstermeye başlamadan önce doktorunuzla görüşmelisiniz.

Yeni bir hamilelikte kendinizi nasıl hissedebilirsiniz?

Herşeyin planladığınız gibi gitmeyebileceğini bildiğinizden, düşükten sonraki hamileliğiniz normal şartlarda olduğu kadar neşe vermeyebilir. Bu dönemi biraz da olsa kolaylaştırmak için bazı öneriler:

Hamileliğinizin yakından izlenmesi konusunda ısrar edin.

Bebekle ilgili hazırlıklara çok erken dönemlerde başlamayabilirsiniz. Örneğin bebekle ilgili alışverişleri doktorunuzun bebeğin artık güvenle dünyaya gelebileceğini söylediği tarihe ya da doğum sonrasına erteleyebilirsiniz.

Bazı insanlar bu hamileliğinizde de düşük yapmamanız için neler yapmanız ya da yapmamanız gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunabilirler. Bu tavsiyelerle başetmenin en iyi yolu, bunları dinlemek ama sadece kendiniz, eşiniz ve doktorunuzun sizin için en iyisi olduğunu düşündüğü şeyleri yapmaya devam etmektir.

Doğumdan sonra yaşayabileceğiniz duygular

Doğum deneyiminiz de kaybınızı yeniden anımsatacağı için burukluk verebilir. Bir yandan bebeğinizin gelişini kutlarken, diğer yandan kaybettiğiniz bebek için yas tutabilirsiniz.

Kaybınız anne-babalığınızı da etkileyebilir ve özellikle bebek hasta ya da çok sessiz olduğu zamanlarda anlık panik duyguları yaşayabilirsiniz.

Kendinizi daha fazla üzüntü yaşamaktan korumaya çalışabilir ve bebeğin güvende ve sağlıklı olduğundan emin olana kadar ona bağlanma konusunda ihtiyat gösterebilirsiniz.

Kendinizi zorda ve sıkıntıda hissediyorsanız, doktorunuza başvurarak bu zor zamanları atlatmanıza yardımcı olacak yönlendirmelerde bulunmasını isteyebilirsiniz.

www.aile.org

04-Ağustos-2007