Kadınlar için , makyaj , çocuklar , eğitim ,
15 Temmuz 2007 Pazar
Beslenme zekayı etkiliyor!
Çocukların beslenmesi, karın doyurmaktan ibaret değil. Beyni, dolayısıyla bilişsel gelişimi açısından da beslenmenin kritik bir önemi var. Aileler genellikle sınav dönemlerinde, çocukların beyin aktivitelerini yükseltecek beslenmeyi sağlamaya çalışıyor. Dönemeç atlatıldıktan sonra da normale dönüyor. Ancak uzmanlar, sadece sınav dönemlerinde değil, anne karnından başlayarak, çocukluk çağı boyunca beslenmenin beyin gelişimi üzerinde direkt etkisi bulunduğunu hatırlatıyor.
Uzman Diyetisyen Selahattin Dönmez, beslenmenin bilişsel gelişim üzerindeki etkisini inceleyen araştırmaların büyük çoğunluğunun, 2 yaşından küçük çocuklar üzerinde odaklandığını belirtiyor. Yine de bu, 2 yaşına gelindiğinde beynin tüm alanlarının tam geliştiği anlamına gelmiyor. Beynin bazı alanlarında gelişim çocukluk, ergenlik ve erişkin dönemde de sürüyor. Ancak gelişimdeki ani yükselişler 7-9 yaş arasıyla, 10’lu yaşların ortasında gerçekleşiyor. Bu süreç özellikle beynin, planlama, strateji geliştirme, sorunları çözerken hipotezleri test etme, ilgi odaklama, uygun olmayan uyaranları baskılama ve bellek karşılaştırma gibi yönetsel aktivitelerinin gelişimi açısından önemli.
Demir eksikliği olanın okul başarısı düşük
Bilişsel gelişim açısından önemli kilit besinler belli. Bunlar iyot, demir, B grubu vitaminler ve omega-3 çoklu doymamış yağ asitleri.
Araştırmalara göre, anemisi olan çocukların gelişim düzeyleri, bilişsel performansları ve okul başarısı daha düşük. Beslenmeyle demir minerali 2 ayrı kaynaktan alınıyor. Hayvansal kaynaklı demir mineralinin vücutta kullanılabilirliği yüksek. Yağsız kırmızı et, tavuk ve hindi eti ile yumurta iyi birer kaynak. İkinci kaynak ise biyoyararlılığı daha az olan bitkisel kaynaklı demir. Pekmez, kuru meyveler, koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, fındık, fıstık ve susam başlıcaları.
Çinko eksikliğinde davranış bozukluğu
Çinkonun hafif veya orta düzeydeki eksikliği, büyüme ve gelişimi azaltma, bağışıklık sistemini zayıflatma etkisi yapıyor. Ayrıca bilişsel gelişim, dikkat, aktiviteler ve nöropsikolojik davranış motor gelişimini etkiliyor. Kesin mekanizması tam olarak bilinmese de, davranış bozukluğuna bile neden olabiliyor. Demir eksikliği bulunan çocuklarda, genellikle çinko da eksik oluyor. Kabuklu deniz ürünleri, kırmızı et, hindi ve tavuk eti, yoğurt, peynir, badem içi, ceviz, bulgur ve yer fıstığında çinko bulunuyor.
B grubu vitaminler öğrenmeyi etkiliyor
Son yıllardaki araştırmalar B grubu vitaminlerin bilişsel performansla ilgili olduğunu gösteriyor. Yaşamın erken döneminde et ve süt ürünleri içermeyen beslenme, ergenlik döneminde de devam eden B12 vitamini eksikliği, bilişsel performansta azalmaya zemin hazırlıyor. B12 düzeyi düşük çocuklarda akıcı zeka, kısa süreli bellek performansı normale göre daha düşük. Bu grupta yer alan folik asit, ceviz, kuru fasulye, mercimek, tam buğday ekmeği, ıspanak, karnabahar ve lahanada bulunuyor. B12 vitamini sadece hayvansal kaynaklı besinlerde var. Kırmızı et, tavuk ve hindi eti, balık, yumurta, süt B12 zengini. B6 vitamini kırmızı et, kuru baklagiller, kuru meyve, patates, havuç ve yeşil yapraklı sebzelerde bol miktarda bulunuyor.
Bebeklerin beyni için omega-3 önemli
Omega-3’ün bilişsel gelişim üzerindeki etkisi, daha çok yeni doğan bebeklerde incelenmiş. Araştırmalar, omega-3 eksikliği halinde, bebeklerde keskin görme fonksiyonunun, görsel objeleri tanımanın, bellek ve performans düzeylerinin düştüğünü gösteriyor. Omega-3 desteği dikkat ve problem çözme yeteneğini büyük ölçüde etkiliyor. Kanola ve soya yağı, ceviz, derin suda yaşayan balıklardan somon, sardalya, ringa, uskumru ve ton balığında omega 3 bulunuyor.
Okul çağındaki çocuklara sağlıklı beslenme önerileri
• Yaşına uygun enerji almalı
• Düşük ve çok düşük kalorili diyetler kesinlikle uygulanmamalı
• İlaçla zayıflama yöntemleri kesinlikle uygulanmamalı
• Yüksek proteinli şok diyetler yapılmamalı
• Sağlıklı beslenme mönüleri hazırlanmalı ve bu mönülerde protein, karbonhidrat ve yağ dengeli olmalı
• Diyet lifi yüksek, tam taneli tahıllar, kuru baklagiller, sebze ve meyve tüketimi artırılmalı
• Doğru ve sağlıklı beslenme eğitimi, düzenli olarak hem okulda hem de aile tarafından verilmeli. Devamlılığı sağlanmalı ve uygulamaları denetlenmeli.
• Besin ve sağlık ilişkisi anlatılmalı
• Fast food besin tüketiminin azaltılması sağlanmalı
• Öğün atlama önlenmeli. Günde 3 ara, iki ara öğün olarak planlanmalı
• Şeker ve yağ içeriği yüksek besinler tanıtılmalı, alımı ve tüketilmesi durdurulmalı
• Okul kantinleri mutlaka denetlenmeli
• Fiziksel aktivite ve spor etkinliklerine yer verilmeli.
Trafik ışıkları diyeti
Çocuklardaki şişmanlık giderek büyüyen ve üzerinde durulan bir sorun. Gelişmiş dünya ülkeleri, çocukların sağlıksız beslenmesini önlemek için bir dizi önlem aldı bile. İskoçya’da okul çağındaki şişman çocuklar için trafik ışıklarından esinlenerek bir rehber hazırlandı. Türkiye’de de çocuklar, hatta yetişkinler pekálá bu rehbere uyabilir. İşte trafik ışıkları diyeti:
Kırmızı besinler
Bu grupta, uzun süreli beslenmede kısıtlanması gereken besinler yer alıyor. Kızartmalar, patates cipsi, mısır gevreği, hazır pasta, kek, kurabiye, bisküvi, burger, tatlılar, şekerli, ballı ve çikolatalı kahvaltılık tahıl gevrekleri, şekerli besinler, şekerlemeler, çikolatalar, çikolatalı bisküviler, şekerli içecekler.
Sarı besinler
Öğünlerde önerilen veya belirli miktarlarda tüketilen besinler. Bunlar, kırmızı et, sosis ve burger köftesi, tavuk ve hindi eti, yumurta ve peynir, ekmek, pirinç, makarna, patates, şekersiz kahvaltılık tahıl gevrekleri.
Yeşil besinler
Her zaman rahatlıkla tüketilebilir besinler. Taze ve kuru meyve, taze sıkılmış meyve suyu, sebze yemekleri ve salata, evde hazırlanmış çorbalar, az yağlı süte eklenmiş kahvaltılık gevrekler, patlamış mısır.
Etiketler:
bebekler,
besinler,
Beslenme zekayı,
çinko,
çocuk beslenmesi,
demir eksikliği,
ilim,
karanlık,
kırmısı besinler,
omega 3,
yeşil besinler,
zeka,
zekayı etkiliyor
Çocuğunuz süt içiyor mu?
Çocuğunuzun günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanması için her gün en az iki bardak süt içmesi gerektiğini biliyor musunuz? Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Galip Ekuklu, okul çağındaki çocukların beslenme saatinde içtikleri 200 miligram sütün, onların zihinsel ve fiziksel gelişmelerine ve boylarının uzamasına önemli ölçüde katkı sağladığını söyledi.
Sütün, yapısındaki besin unsurları açısından ideal bir gıda maddesi olmasından dolayı bebek, çocuk ve yaşlılar için vazgeçilmez bir besin kaynağı olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Ekuklu, sütün, kemiklerin oluşumu ve gelişimini sağlayan kalsiyum ve fosfor tuzlarının yanı sıra vitaminler ve mineralleri bol miktarda içerdiğini kaydetti.
"Okul çağındaki çocukların beslenme saatinde içtikleri 200 miligram süt, onların zihinsel ve fiziksel gelişmelerine, boylarının uzamasına önemli ölçüde katkıda bulunu" diyen Doç. Dr. Ekuklu, günlük kalsiyum ihtiyacının, en az iki bardak süt içerek karşılanabileceğini söyledi.
Yetişkin bir insanın günde 1 litre süt içtiğinde günlük gıda ihtiyacının yüzde 20-25'ini karşıladığını bildiren Doç. Dr. Ekuklu, şunları kaydetti:
"Bundan dolayı da her yaştaki insanın süt içme alışkanlığına sahip olması gerekmektedir. Süt, hayvansal ürünler içerisinde, insan hayatının her dönemindeki beslemesinde en başta yer alan ve vücudumuzun ihtiyacı olan besin elementlerinin tamamına yakın kısmını bileşiminde bulunduran tek gıdadır. İnsan beslenmesi için mükemmel bir besin maddesidir. Bileşiminde yüzde 87,3 su, yüzde 3,5 yağ, yüzde 3,4 protein, yüzde 4,7 laktoz, yüzde 0,75 mineral maddeler ve yüzde 0,35 oranında vitaminleri içerir."
Türkiye'de süt tüketimi ortalamanın çok altında
"Türkiye'de işlenmiş içme sütü tüketimi kişi başına yılda 6 litre civarında iken Avrupa ülkelerinde sadece işlenmiş içme sütü tüketimi kişi başına yılda 60 ile 170 litre arasındadır" diyen Doç. Dr. Galip Ekuklu, bu rakamların Türkiye'de süt ve eşdeğeri ürünlerin tüketiminin çok gerilerde olduğunu gösterdiğini ifade etti.
Sütün büyüme ve gelişmenin temel yapı taşlarını oluşturduğunu bildiren Doç. Dr. Ekuklu, özellikle kemik ve dişlerin oluşumu ve gelişmesinin yanı sıra vücudun birçok hayati fonksiyonunu sağlayan kalp, sinir ve kas hücreleri için gerekli olduğunu vurguladı.
Kalsiyumun yanı sıra sağlık için gerekli A, C, D, E, K, B2, B6 vitaminleri ile potasyum, fosfor ve proteinin önemli bir kısmının süt içerek karşılanabildiğini ifade eden Doç. Dr. Ekuklu, sütün, zeka ve göz için gerekli olan B12 vitamini açısından da zengin olduğuna dikkati çekti.
Hamile kalmak isteyenler...
Gaziantep’teki Tüp Bebek Merkezi’nin Medikal Direktörü Hakan Özörnek, “Gebe kalmayı planlayan kadınların, meyve, sebze, karbonhidrat ve etin dengede olduğu bir diyet uygulaması gerekir” dedi. Hakan Özörnek, yaptığı açıklamada, ideal kiloda olmanın ruhsal ve fiziksel sağlığın yanı sıra bebek sahibi olmak için de önemli bir unsur olduğunu belirtti.
Aşırı kilo kaybının yanı sıra normalin üzerinde bir kiloya sahip olmanın da bebek sahibi olmak konusunda hem kadın hem de erkekler için aynı oranda risk unsuru olduğunu ifade eden Özörnek, şöyle dedi:
“Sağlıklı beslenmek, genel vücut sağlığının yanı sıra üreme sağlığını da etkiliyor. Gebe kalmayı planlayan bir kadının, meyve, sebze, karbonhidrat ve etin dengede olduğu bir diyet uygulaması, yağlı besinlerin alımını normal vücut kilosunu koruyacak şekilde ayarlaması gerekir. Şişmanlık, vücuttaki yağ dokusunun normalden fazla olması demektir. Vücuttaki yağ dokusunun artmasıyla hormonal metabolik hastalıkların ortaya çıkması ya da ağırlaşması arasında doğrudan bir ilişki olduğu bilinmektedir. Genetik, metobolik, hormonal ve sinirsel birçok karmaşık sistem şişmanlığın oluşmasında rol oynar.”
Özörnek, obezitenin, adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtlama problemine sebep olduğunu ve dolayısıyla doğal yolla gebelik oluşumunu zorlaştırdığını ifade etti.
Fazla kiloları olan kadınların ideal kilolarına kavuşmaları durumunda, yumurtlama bozukluklarının düzelebileceğini, çocuk sahibi olmak isteyen, ancak fazla kilolarından dolayı olamayan anne adaylarının yağdan fakir, liften zengin yemekleri tercih ederek ve spor yaparak kilo vermeye çalışması gerektiğini belirten Özörnek, şöyle devam etti:
“Yeşil yapraklı sebzelerde, fındıkta, bademde ve baklagillerde yoğun bir biçimde bulunan folik asit, sağlıklı gebelik için önemli bir vitamindir. Anne adaylarına, bebeklerinin kemik gelişimi için güneşten yeterince yararlanmalarını ve kalsiyumdan zenginleştirilmiş yoğurt, süt, fındık, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, kurutulmuş meyveler tercih etmelerini öneriyoruz.”
Aşırı kilo kaybının yanı sıra normalin üzerinde bir kiloya sahip olmanın da bebek sahibi olmak konusunda hem kadın hem de erkekler için aynı oranda risk unsuru olduğunu ifade eden Özörnek, şöyle dedi:
“Sağlıklı beslenmek, genel vücut sağlığının yanı sıra üreme sağlığını da etkiliyor. Gebe kalmayı planlayan bir kadının, meyve, sebze, karbonhidrat ve etin dengede olduğu bir diyet uygulaması, yağlı besinlerin alımını normal vücut kilosunu koruyacak şekilde ayarlaması gerekir. Şişmanlık, vücuttaki yağ dokusunun normalden fazla olması demektir. Vücuttaki yağ dokusunun artmasıyla hormonal metabolik hastalıkların ortaya çıkması ya da ağırlaşması arasında doğrudan bir ilişki olduğu bilinmektedir. Genetik, metobolik, hormonal ve sinirsel birçok karmaşık sistem şişmanlığın oluşmasında rol oynar.”
Özörnek, obezitenin, adet düzensizliğinin yanı sıra yumurtlama problemine sebep olduğunu ve dolayısıyla doğal yolla gebelik oluşumunu zorlaştırdığını ifade etti.
Fazla kiloları olan kadınların ideal kilolarına kavuşmaları durumunda, yumurtlama bozukluklarının düzelebileceğini, çocuk sahibi olmak isteyen, ancak fazla kilolarından dolayı olamayan anne adaylarının yağdan fakir, liften zengin yemekleri tercih ederek ve spor yaparak kilo vermeye çalışması gerektiğini belirten Özörnek, şöyle devam etti:
“Yeşil yapraklı sebzelerde, fındıkta, bademde ve baklagillerde yoğun bir biçimde bulunan folik asit, sağlıklı gebelik için önemli bir vitamindir. Anne adaylarına, bebeklerinin kemik gelişimi için güneşten yeterince yararlanmalarını ve kalsiyumdan zenginleştirilmiş yoğurt, süt, fındık, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, kurutulmuş meyveler tercih etmelerini öneriyoruz.”
Etiketler:
badem,
baklagiller,
fındık,
Hamile kalmak isteyen,
hamile kalmak istiyorum,
hamileyim,
sağlık,
sebzeli,
tecrübe,
tecrübeli,
tüp bebek
Hamileler de seks yapar
Ortak bir bebeği beklemenin heyecanı iyi hoş da, ya çiftlerin cinsel hayatı ne olacak? Hamile kadınların seks hayatı hep bir tabu olmuştur. Anne adayının seksten uzak kalmaması, hem kadını rahatlatır, hem de evliliğin bu dönemden kötü etkilenmemesini sağlar. Kaynak: Kelebek
Hamile iseniz hatta hamile kalmayı planlıyorsanız, bu konularda bilgi edinmek için zorlanmanıza hiç gerek yoktur. Hamilelikten önce çiftlerin cinsel yaşamlarına dair ayrıntılarla dolu kitaplar, makaleler ve hatta TV programları bile bulabilirsiniz. Doğumdan sonrası için de meraklanmanıza gerek kalmaz. Fakat aradaki dönemde yani ‘hamilelik sırasında’ seks konusuna pek değinilmez. Toplumların çoğunda hamile kadınlar için seks önemli bir tabudur. Bu nedenle de o konu hakkında kimse konuşmaz. Bir konuda, hepimiz çok yanılıyoruz. Hamilelik, dokuz ay sürecek bir hastalık değildir. Milyonlarca yıldan beri, milyarlarca kadın, aylarca süren hamilelik dönemini yaşamıştır ve elbette yaşamaya da devam edecektir. Hamile kadına yaşadığı dönemin ne denli büyük tehlikelerle dolu olduğunu, doğacak çocuğu için hayatında ne gibi kısıtlamalar yapması gerektiğini hiç durmadan hatırlatmanın da bir anlamı yok. Kuşkusuz, her kadın hamilelik döneminde de doğum sırasında da bazı sorunlar yaşayabilir. Ancak bir ihtimali, mutlak gerçek diye kabullenmek çok yanlış.
Aile birlikteliği sarsılabilir
Hamile kadının hayatında geçici olarak elbette bazı kısıtlamalar olacak. Kadının ve de doğacak bebeğinin sağlığını korumak açısından bazı önlemlerin alınması gerekecek. Ama anne ve baba adayına dokuz ay süresince seks yapmanın yasaklanması, ortak yaşamın geleceğini tehlikeye düşürebilir. Eşiyle hiçbir şekilde cinsel temasta bulunamayan erkek, bir süre sonra evinden ve eşinden soğumaya başlayabilir. Bu dönemde erkeğin bekarlık günlerine dönmesi daha sonra sıkıntı yaratır. Hamile kadın da eşiyle normal ilişkisini sürdüremediği için suçluluk duygusuna kapılabilir. Karı- kocaya cinsel ilişkinin yasaklanması, aile içinde büyük sorunlar yaratabilir. Normal seks ilişkisinden yoksun kalan kadın sinirli olur, karnında taşıdığı yavrusunun ona zarar vermeye başladığını düşünebilir. Hamilelikte seksi yasaklamak önemli psikolojik sorunlar da yaratabilir. Ebeveyn olmaya hazırlanan bir çiftin hayatını seks yasaklarıyla altüst etmek yanlış bir uygulama olur.
Bu satırları okuyup da ‘Oh, yasaklara gerek yokmuş’ diyerek bazı gerçekleri görmezden gelip, seks ilişkisini geçmişteki gibi sürdürmek de tehlikelidir.
Seks yapılır ama nasıl
Elbette hamile bir kadının seks hayatında bazı değişikliklerin de olması kaçınılmaz. Örneğin sevişme sırasında, erkeğin kadının üzerine abanması çok tehlikelidir. Böyle zamanlarda kadınla erkeğin sevişme sırasında yer değiştirmesi doğru olur. Seksten kaçınılması gereken durumlar da vardır: Daha önce düşük yapmış olmak, ikiz ya da üçüz bebek beklemek, rahim kanalının erken açılma olasılığı, kanamalar, doğum sancıları başladığı zaman ve baba adayı bebeği etkileyecek bir zührevi hastalık taşıyorsa elbette seks yapılmaması gerekir.
Hamile kadının sağlık durumu ve bebeğinin sağlık durumu elverdiği sürece hamile kadının dokuz ay seksten mahrum kalmasına gerek yoktur. Ve hatta böyle bir uygulama kadının ruh sağlığına da zarar verebilir. Üstelik evliliğinin geleceği için de tehlikeli olabilir. Kadın hamile de olsa, dişiliğini ön planda tutmalı. Eşlerin böyle bir dönemde birbirlerine yabancılaşmaları çok sakıncalıdır. Kadın, anne olmak için beklerken, yuvasını yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmamalı. Hamilelik döneminde, kadının seks hayatında bazı değişiklikler olması elbette kaçınılmazdır. Ama seks hayatını tümüyle ortadan kaldırması gerekmez ve de buna izin verilmemeli.
Hamileliğin ilk üç ayında seks
Kadın, hamile olduğunu öğrendiği gün, seks yasağını başlatmamalı. İlk üç ayda eşler, seks yaparlarken kendilerini çok daha rahat hissederler. Birbirlerine olan bağlılıkları artmıştır ve de duygularını sevişme sırasında belli ederler. Fakat bazı kadınlarda hamileliğin ilk üç ayı çok zor geçebilir. Kusmalar, göğüslerde sızıların başlaması, vajinada eskisinden daha fazla akıntı olması, kadının huzurunu bozabilir. Ayrıca bu dönemde vücuttaki hormonların dengesi bozulduğu için kadının ruh hali de sık sık değişebilir. Bu ani değişiklikler, seks ilişkisini de etkiler. Erkek, doğacak çocuğuna zarar vermek korkusuyla seks yapmaktan kaçınır.
Hamileliğin ikinci üç ayında seks
Genellikle dördüncü ayda, kadın hamileliğin sorunlarına alışır. Zaten bulantı ve kusmalar da bu dönemde kesilir. Kadın, kendini rahatlamış hissedince, eşiyle seks yapma isteği artar. Bazı kadınlar bu dönemde kendilerini eskiye göre daha dişi hissedebilirler. Göğüslerin büyümesi, vücuttaki dolgunluk bazı kadınların şehvet duygularını kamçılar. Bazı kadınlar ise hamileliğin ikinci üç ayını aynalardan nefret ederek geçirirler. Vücutlarındaki değişiklik onların sinir sistemine zarar verir. Ayrıca, seks yapmak da artık zorlaşmıştır. Kadının karnının büyümesi, erkeği de kadını da sıkıntıya sokar. Bazı erkekler bu dönemde eşlerini cinsel bakımdan daha çekici bulabilirler. Bazıları ise tam tersine sevişmeye karşı isteksiz olabilirler. Bir de anne karnında büyümeye başlayan bebeğe zarar verme korkusu erkeğin seks yapma isteğini azaltabilir. Doktor ve töre yasağı olmamasına karşın, hamile kadınların seks hayatlarında kaçınılmaz bazı değişiklikler yaşanıyor.
Hamileliğin üçüncü üç ayında seks
Hamileliğin son üç ayında seks yapmak, evli çiftler için bir öncelik olmaktan çıkar. Hamilelik epey ilerlediği için kadının hareket kabiliyeti de azalmıştır. Kendini sürekli yorgun hissedebilir. Doğum beklentisi, bebek için yapılacak hazırlıklar, kadının seksi düşünmesine fırsat vermeyebilir. Ancak bazı çiftler çok zor ve de uzun aralarla da olsa seks yapmayı sürdürebilirler. Son yıllarda, oral seks, elle doyum gibi yöntemler de kadının ve erkeğin seks hayatında önemli bir yer tutmaya başladı. Hamileliğinin sekizinci ayına gelen bir kadının en fazla isteyeceği şey, rahat rahat uyumaktır. Doğumdan sonra uykusuz gecelerin onu beklediğini düşünerek bir bakıma uyku depolamak ister. Doktor, aksini söylemedikçe, kadının su kanalları açılıncaya kadar yani, doğumun hemen öncesine kadar seks yapmasında bir sakınca yoktur. Tabii, doktora danışmak koşuluyla.
Hamile iseniz hatta hamile kalmayı planlıyorsanız, bu konularda bilgi edinmek için zorlanmanıza hiç gerek yoktur. Hamilelikten önce çiftlerin cinsel yaşamlarına dair ayrıntılarla dolu kitaplar, makaleler ve hatta TV programları bile bulabilirsiniz. Doğumdan sonrası için de meraklanmanıza gerek kalmaz. Fakat aradaki dönemde yani ‘hamilelik sırasında’ seks konusuna pek değinilmez. Toplumların çoğunda hamile kadınlar için seks önemli bir tabudur. Bu nedenle de o konu hakkında kimse konuşmaz. Bir konuda, hepimiz çok yanılıyoruz. Hamilelik, dokuz ay sürecek bir hastalık değildir. Milyonlarca yıldan beri, milyarlarca kadın, aylarca süren hamilelik dönemini yaşamıştır ve elbette yaşamaya da devam edecektir. Hamile kadına yaşadığı dönemin ne denli büyük tehlikelerle dolu olduğunu, doğacak çocuğu için hayatında ne gibi kısıtlamalar yapması gerektiğini hiç durmadan hatırlatmanın da bir anlamı yok. Kuşkusuz, her kadın hamilelik döneminde de doğum sırasında da bazı sorunlar yaşayabilir. Ancak bir ihtimali, mutlak gerçek diye kabullenmek çok yanlış.
Aile birlikteliği sarsılabilir
Hamile kadının hayatında geçici olarak elbette bazı kısıtlamalar olacak. Kadının ve de doğacak bebeğinin sağlığını korumak açısından bazı önlemlerin alınması gerekecek. Ama anne ve baba adayına dokuz ay süresince seks yapmanın yasaklanması, ortak yaşamın geleceğini tehlikeye düşürebilir. Eşiyle hiçbir şekilde cinsel temasta bulunamayan erkek, bir süre sonra evinden ve eşinden soğumaya başlayabilir. Bu dönemde erkeğin bekarlık günlerine dönmesi daha sonra sıkıntı yaratır. Hamile kadın da eşiyle normal ilişkisini sürdüremediği için suçluluk duygusuna kapılabilir. Karı- kocaya cinsel ilişkinin yasaklanması, aile içinde büyük sorunlar yaratabilir. Normal seks ilişkisinden yoksun kalan kadın sinirli olur, karnında taşıdığı yavrusunun ona zarar vermeye başladığını düşünebilir. Hamilelikte seksi yasaklamak önemli psikolojik sorunlar da yaratabilir. Ebeveyn olmaya hazırlanan bir çiftin hayatını seks yasaklarıyla altüst etmek yanlış bir uygulama olur.
Bu satırları okuyup da ‘Oh, yasaklara gerek yokmuş’ diyerek bazı gerçekleri görmezden gelip, seks ilişkisini geçmişteki gibi sürdürmek de tehlikelidir.
Seks yapılır ama nasıl
Elbette hamile bir kadının seks hayatında bazı değişikliklerin de olması kaçınılmaz. Örneğin sevişme sırasında, erkeğin kadının üzerine abanması çok tehlikelidir. Böyle zamanlarda kadınla erkeğin sevişme sırasında yer değiştirmesi doğru olur. Seksten kaçınılması gereken durumlar da vardır: Daha önce düşük yapmış olmak, ikiz ya da üçüz bebek beklemek, rahim kanalının erken açılma olasılığı, kanamalar, doğum sancıları başladığı zaman ve baba adayı bebeği etkileyecek bir zührevi hastalık taşıyorsa elbette seks yapılmaması gerekir.
Hamile kadının sağlık durumu ve bebeğinin sağlık durumu elverdiği sürece hamile kadının dokuz ay seksten mahrum kalmasına gerek yoktur. Ve hatta böyle bir uygulama kadının ruh sağlığına da zarar verebilir. Üstelik evliliğinin geleceği için de tehlikeli olabilir. Kadın hamile de olsa, dişiliğini ön planda tutmalı. Eşlerin böyle bir dönemde birbirlerine yabancılaşmaları çok sakıncalıdır. Kadın, anne olmak için beklerken, yuvasını yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmamalı. Hamilelik döneminde, kadının seks hayatında bazı değişiklikler olması elbette kaçınılmazdır. Ama seks hayatını tümüyle ortadan kaldırması gerekmez ve de buna izin verilmemeli.
Hamileliğin ilk üç ayında seks
Kadın, hamile olduğunu öğrendiği gün, seks yasağını başlatmamalı. İlk üç ayda eşler, seks yaparlarken kendilerini çok daha rahat hissederler. Birbirlerine olan bağlılıkları artmıştır ve de duygularını sevişme sırasında belli ederler. Fakat bazı kadınlarda hamileliğin ilk üç ayı çok zor geçebilir. Kusmalar, göğüslerde sızıların başlaması, vajinada eskisinden daha fazla akıntı olması, kadının huzurunu bozabilir. Ayrıca bu dönemde vücuttaki hormonların dengesi bozulduğu için kadının ruh hali de sık sık değişebilir. Bu ani değişiklikler, seks ilişkisini de etkiler. Erkek, doğacak çocuğuna zarar vermek korkusuyla seks yapmaktan kaçınır.
Hamileliğin ikinci üç ayında seks
Genellikle dördüncü ayda, kadın hamileliğin sorunlarına alışır. Zaten bulantı ve kusmalar da bu dönemde kesilir. Kadın, kendini rahatlamış hissedince, eşiyle seks yapma isteği artar. Bazı kadınlar bu dönemde kendilerini eskiye göre daha dişi hissedebilirler. Göğüslerin büyümesi, vücuttaki dolgunluk bazı kadınların şehvet duygularını kamçılar. Bazı kadınlar ise hamileliğin ikinci üç ayını aynalardan nefret ederek geçirirler. Vücutlarındaki değişiklik onların sinir sistemine zarar verir. Ayrıca, seks yapmak da artık zorlaşmıştır. Kadının karnının büyümesi, erkeği de kadını da sıkıntıya sokar. Bazı erkekler bu dönemde eşlerini cinsel bakımdan daha çekici bulabilirler. Bazıları ise tam tersine sevişmeye karşı isteksiz olabilirler. Bir de anne karnında büyümeye başlayan bebeğe zarar verme korkusu erkeğin seks yapma isteğini azaltabilir. Doktor ve töre yasağı olmamasına karşın, hamile kadınların seks hayatlarında kaçınılmaz bazı değişiklikler yaşanıyor.
Hamileliğin üçüncü üç ayında seks
Hamileliğin son üç ayında seks yapmak, evli çiftler için bir öncelik olmaktan çıkar. Hamilelik epey ilerlediği için kadının hareket kabiliyeti de azalmıştır. Kendini sürekli yorgun hissedebilir. Doğum beklentisi, bebek için yapılacak hazırlıklar, kadının seksi düşünmesine fırsat vermeyebilir. Ancak bazı çiftler çok zor ve de uzun aralarla da olsa seks yapmayı sürdürebilirler. Son yıllarda, oral seks, elle doyum gibi yöntemler de kadının ve erkeğin seks hayatında önemli bir yer tutmaya başladı. Hamileliğinin sekizinci ayına gelen bir kadının en fazla isteyeceği şey, rahat rahat uyumaktır. Doğumdan sonra uykusuz gecelerin onu beklediğini düşünerek bir bakıma uyku depolamak ister. Doktor, aksini söylemedikçe, kadının su kanalları açılıncaya kadar yani, doğumun hemen öncesine kadar seks yapmasında bir sakınca yoktur. Tabii, doktora danışmak koşuluyla.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)